Kabil: Allah’ın Benim Kurbanıma Ne İhtiyacı Var?
Es-Selamü Aleyküm, sevgili okurlar.
Başlıkta yazan konuya en üst perdeden değineceğiz.
Habil ve Kabil, Hz. Adem babamızın iki oğlu. Aralarında hiç bir sorun yokken, Kabil’e kıskançlık hissi gelir. O kadar basit meseleleri dahi kafasına takmaya başlamıştı ki, kıskançlık içini kemirir.
Hz. Adem, Habil’i merhametli olduğu için çoban yapıp koyunların başına geçirir. Kabil ise daha fevri olduğundan, tarlanın başına geçirip çiftçiliğe tayin eder. Kabil bunu dahi kıskançlık meselesi yapar.
***
Bir gün Cenab-ı ALLAH Hz. Adem’e vahyeder. Kabil ve Habil’in yetiştirdiklerinden kendisine kurban vermeleri emredilir.
Kabil düşünür ki; “ALLAH’ın benim kurbanıma ne ihtiyacı var? Bizim ihtiyacımız var. İyisi mi, ben yenmeyecek çürük meyveleri kurban edeyim.” Böylece yenmeyecek hale gelmiş yiyecekleri emredilen yere bırakır.
Habil ise şöyle düşünür;”ALLAH en güzeline layık. Onun emrine en güzel şekilde cevap vermeliyim. En güzel kuzumu kurban edeyim.” O da en temiz niyetle, en iyisi diye seçtiği kuzusunu emredilen yere bırakır.
Kabil ve Habil uzaklaşırken birden bir ses duyarlar ve sunağa doğru bakarlar. Gökten ateşli bir hortum inerek kuzuya iner ve kuzuyu çeker. Ancak meyveler kalır.
Cenab-ı ALLAH Hz. Adem’e Habil’in kurbanının kabul edildiğini, Ancak Kabil’in kurbanının kabul edilmediğini bildirir.
…Gerisini biliyorsunuz.
***
Kabil doğru bir düşünceyle kandırıldı. “ALLAH’ın kurbana ihtiyacı yok.” Ama işin ardındaki hikmeti göremiyordu. Ona düşen Habil gibi itaat etmekti. Çünkü ALLAH Kabil’in o kurbanını acaba hangi muhtaca ulaştıracaktı. Hasta düşen Hz.Eyüb’e mi, kuyuya atılan Hz.Yusuf’a mı, bilemem. Bu bir sır oldu. Bilemiyoruz. Peki kabul edilen Habil’in kurbanı ne oldu? Hangi muhtaç kula ulaştı… Bunu galiba biliyoruz.
***
Bin yıllar sonra; Hz. İbrahim ALLAH’ın emri üzerine oğlu Hz. İsmail’i kurban etmeye çalışırken elindeki bıçak bir türlü kesemez. Cebrail (a.s.) bir koç ile gelir ve ALLAH’ın emrine bu derece boyun eğişi görünce “ALLAH-ü Ekber, ALLAH’ü Ekber.” diye haykırır. Hz.İbrahim “La ilahe illa- ALLAH’ü ALLAH’ü Ekber” diye karşılık verir. Hz. İsmail ise “ALLAH’ü Ekber ve lillah il-Hamd” diye teşrik tekbirini tamamlar.
Hz. Cebrail semadan gelirken o koçu nereden buldu? Habil (a.s.)’ın kabul edilen kurbanı cennete çekilip oradan beslendi ve muhtaç duruma gelmiş Hz. İbrahim’e gönderilmiş. Bazı derin kaynaklarda böyle geçer.
***
ALLAH’ın bize verdiği emir sadece bizi ilgilendirmez. Hangi ibadet olursa olsun sadece bize fayda sağlamaz. Ancak biz bunu her yönü ile göremeyiz ve bilmeyiz. Etrafımıza da faydası vardır. Gerek ailemize, gerek mahallemize, gerek şehrimize gerek vatanımıza, gerekse dünyamıza, belki de alemlere…
Bize, sadece müspet olarak gördüğümüz, kurban, zekat, sadaka gibi adamak şeklinde olan ibadetlerin toplumsal hikmeti aynen görünmektedir. Ancak namaz, oruç gibi bireysel ibadetlerin toplumsal hikmeti doğrudan görünmez. Zamanla anlaşılır. Bize düşen Hz. Habil ve Hz. İbrahim gibi itaat etmektir.
Hayır dualarınızı esirgemeyiniz.
Mustafa Erol
islamievlilik.net